Maserati MC20’nin Tasarım Hikayesi
Maserati, MC20 ile birlikte yeni bir sayfa açıyor ve son çıkardığı bu model ile de gündemde yerini alıyor. Bu yılın başında, şirket Fiat Chrysler Automobiles ve Fransız Group PSA, ile %50-%50 birleşerek dünyanın en büyük dördüncü otomobil markası haline geldiğini duyurdu. Maserati’nin operasyonlarını güçlendirmek için çeşitli tesislerle çok sayıda yatırım planlanıyor.
Maserati MC20
Maserati MC20, bu yeni sayfada başı çekiyor. MC20, Maserati’nin Torino’da bulunan ve 1940’tan beri Maserati’nin evi olan Modena şehir merkezindeki tarihi Viale Ciro Menotti fabrikasında üretildi ve Maserati’nin ilk modern orta motorlu süper spor otomobili oldu. Araç pistte ve yolda eşit derecede iyi performans gösteriyor ayrıca etkileyici kelebek kapılarıyla da dikkatleri üzerine çekiyor. Markanın 630 beygir gücündeki turbo şarjlı V6 “Nettuno” motoru MC20’de yer alıyor ve bu motor aracı 3 saniyeden daha kısa sürede saatte 100 km hıza çıkarttığı belirtiliyor, bu gerçekten çok yüksek bir motor performansı.
Maserati MC20 tasarımcısı Klaus Busse araç hakkında yorumlarda bulundu ve soruları yanıtladı.
Klaus Busse: İtalyan dokunuşlarını görmeye devam ediyoruz. Bilgisayarlar ve sanal gerçeklik çağında yaşıyoruz. Elbette, Maserati’de teknoloji yüksek seviyede kullanıldı ancak yalnızca kaliteyi yükseltmek, geliştirmek ve arabalara insani bir dokunuş eklemek için.
-Açıklayabilir misin?
Maserati MC20’nin üst kısmında insan dokunuşları bulunurken, alt kısım teknoloji ile ilgilidir. Maserati, bu zıtlıklara benzersiz bir şekilde yaklaşıyor. İtalyan tarzını ve yüksek performansı birleştiriyor. Bu, Maserati felsefesinin bir parçasıdır. Bu felsefe, 1950’lerin ortalarına A6 GCS gibi güzel, efsanevi arabalara kadar uzanıyor.
-2015’ten beri Maserati’nin tasarımının başındasınız. İtalya’da yaşarken çevredeki kültürel etkiler ve ülkenin zengin sanat tarihinin sizdeki etkisi nedir? Bu sizi yaratıcı olarak ne kadar etkiliyor?
İtalya’da yaşarken mirası, rönesansı, kültürel tarihi görmezden gelemezsiniz. Leonardo da Vinci’yi düşünün. O, araştırma ve teknolojiyle hareket eden biriydi ve bunun sonucunda güzel eserler ortaya çıkardı. Bizler gelişen teknolojiden de güç alıyoruz. Performans için tasarlanmış olan MC20’yi dış görünümüyle de öne çıkması için çalıştık.
-Araçta hareketli bir rüzgarlık gibi bazı tipik şeylerden kaçınıyorsunuz. Neden?
Belli bir performans düzeyine ulaşmak için net hedeflerimiz vardı. Böyle bir spor otomobil için performans, yalnızca verimlilik açısından değil aynı zamanda bastırma kuvveti anlamında aerodinamik ve basınç anlamına gelir. Ancak iki nedenden ötürü hareketli bir spoyler eklemekten kaçındık: ağırlık katması ve daha da önemlisi MC20’nin yüksek düzeyde saf tasarıma sahip olması gerektiği.
-O halde, hareketli spoyler eklenmeden gerekli bastırma kuvvetini nasıl elde ettiniz?
Aerodinamik, yalnızca otomobilin siluetinde değil, aynı zamanda otomobilin diğer kısımlarında işlevsel parçalarda da oldukça önemli. Mühendislerimiz, eksik spoyleri telafi etmek ve bizlerin bu saf şekli oluşturmamıza imkan sağlamak için maksimumda çalıştı. Esasen, mühendisler MC20’nin diğer kısımlarında aerodinamiği sağladı ve bizim otomobili daha önce bahsettiğimiz Maserati felsefesinin bir parçası olarak tasarlamamızı imkan sağladı.
-Bu arabada, kasıtlı olarak bu felsefenin görsel bir yansımasını yapmış görünüyorsunuz.
Evet, kasıtlı olarak tasarımında bu yaklaşımı yansıtmasını istedik. Böylece üst kısım tasarım ekibimiz tarafından elle modellenirken, alt kısım tamamen bilgisayarlarla mühendisler tarafından gerçek zamanlı olarak Modena’da tasarlandı. Bu süreç insan eli ve insan beyninin güzel bir kullanımıydı.
-Maserati kişiliği, bir performans aracından çok daha fazlasıdır. Bu arabalar, büyük bir iç mekan sunacak şekilde tasarlandı gibi görünüyor.
Kesinlikle, konfor Maserati için kapsayıcı bir felsefedir ve bu nedenle ana önceliklerden biri uzun mesafeli yolculuklarda konfordu. Bunlar yarış pistinde var olan arabalardır, ancak aynı şekilde uzun mesafelerde de konforlu bir şekilde kullanıma uygun olmalılar. Kabinin birkaç santimetre daha uzun olmasının nedeni bu ve bu yüzden bu arabada önde ve arkada iki bagaj alanı oluşturduk. Arkada hareketli bir spoyler bulunmuyor, bu durum bagaj için daha fazla alana izin verdi.
-Diğer göze çarpan unsur, yüksek performanslı otomobillerde çok fazla görülen bir özellik olan agresif hava girişlerinin olmamasıdır. Şeklin saflığını artırmak için mi yaptınız?
Mühendislerimizle konuştuğumuzda, hava girişine açıkça ihtiyacımız olmasına rağmen, bu kadar belirgin olmalarına gerek olmadığını fark ettik. Bunun yerine, hava girişlerimizi düz bir şekilde tasarladık, böylece yandan bakıldığında onları görmüyorsunuz ve yalnızca kapıları açtığınızda görebiliyorsunuz.
-Ayrıca motor kapağında alışılmadık bir tasarıma sahip bazı açıklıklar oluşturdunuz. Bu ne anlama geliyor?
Motor kapağındaki soyut Trident şekli sevdiğim bir detay. Fikir, teknoloji ve sürüş güzelliği etrafında doğdu. O bölgede herhangi bir açılış planlamıyorduk ve tasarım tamamlanmıştı. Daha sonra sürecin sonlarında, mühendislikten sıcak havanın motor bölmesinden çıkması için üç yatay açıklık eklememiz yönünde bir talep aldık. Ekibim, büyük boyutlu bir logo olarak değil, belki de arabayı ikinci bakışınızda keşfedeceğiniz bir şey olarak uyguladığımız soyut Trident şeklini buldu. Sonradan çoğu sosyal medya gönderisinin ana odak noktası olduğunu fark ettim.
-İnsan ve makine, sürücü ve performans odaklı teknoloji arasındaki etkileşimi minimalist sürücü odaklı bir iç tasarımla daha basit hale getirerek MC20’nin kullanıcı deneyimini basitleştirmeyi mi hedeflediniz?
Güzelliğin sizi yanıltmasına izin vermeyin: bu ciddi bir makine parçasıdır. Böyle bir arabada eller direksiyon simidinde, gözler yoldadır. Multimedya direksiyon simidine yakın konumlandırılmıştır, böylelikle multimedya ekranına kolay bir şekilde erişebilirsiniz. Sürücünün önemli olan şeylere odaklanmasına olanak tanıyan bir kullanıcı deneyimi yaratmak için ekibimizle çok sıkı çalışıyoruz.
-Teknolojik olarak daha da ilerledikçe, çok önem verdiğiniz insan dokunuşunu, tasarımdaki güzelliği kaybetme riskini gözü alıyor muyuz? Bununla ilgili düşüncelerin neler?
Diğer otomobil şirketleriyle aynı teknolojiye sahibiz. Ama belli bir duygusallığa ve olumlu bir bakış açısına sahip arabalar tasarlamak istiyorum. Toplumun otomobillerle ilişkilerinde kritik bir aşamadayız ve bu konudaki rolümüzü görmezden gelemeyiz.
-Bu Maserati için nasıl geçerli?
Bir Maserati’deki en güzel anım İtalya’ya ilk geldiğim zamandı. Açılır tavan açıkken bir Levante’yi Como şehrine sürüyordum, yaşlı bir bayan ve torununu gördüğümde. Geçerken büyükannemin “Maserati !!” diye bağırdığını duydum. Hala o anı hatırladığımda tüylerim diken diken oluyor. Küçük yaşta bile Maserati adı ve Trident logosu en havalı şeylerdi. Çok fazla ağırlık taşırlar; onlar güçlü sembollerdir.
-Bu MC20 gibi yeni bir araba hayal ederken kim için tasarlıyorsunuz?
Maserati’nin küresel olarak ne kadar farklı algılandığının çok farkındayız. Klasik İtalyan müşterimiz var, ince gümüş saçlı zarif bir beyefendi, özel mavi takım elbise, mükemmel ayakkabılar ile onu hayal edebilirsiniz! Oysa Çin’de, müşterimiz yirmi yaşlarında kendi kendine milyoner bir genç olabilir. Tasarımın bu iki profil için de uygun olması gerekiyor. Maserati’nin ne olduğu konusundaki görüşümüzü keskinleştiriyoruz.
-Yakında gelecek olan GranCabrio’yu ve elektrikli bu MC20’yi görmekten ve umarım deneyimlemekten heyecan duyuyorum. Bence tasarımın saflığı, performans ve sürdürülebilir güç ile kutlanacak çok şey var. Yeni ulaşım çağında Maserati’nin konumunu nerede görüyorsunuz?
Elektrifikasyon konusunda da çok heyecanlıyım. Bir Maserati’nin duygusal hissi her zaman görsel ve işitsel olmuştur. Elektrikli arabalar sessizce gittiği için, elektrifikasyon yoluna başladığımızda ses heyecanı kaybını telafi etmek için neler yapabileceğimizi sorduk. Mille Miglia’nın sonunda, motor sesi olmadan, sadece müzikle Brescia sokaklarında geçen bir Maserati A6 GCS’nin video görüntüsüne rastladık. Araba sessiz daha da güzeldi. Bize, Maserati’nin inanılmaz derecede, tasarıma bağlı olduğunu hatırlattı görsel duyumun, elektrikli sürücü ile olan kaybını telafi etmesi gerektiğini.
-Salgından ne öğrendiniz?
Birincisi, varoluşsal bir tehdide cevap vermemiz gerektiğinde toplum olarak ne kadar yetenekli olduğumuz. Yeni çalışma yöntemlerine ne kadar çabuk alıştığımıza bir bakın.
Yazar: Ozan Yılmaz
Yönetici
